
Bir zamanlar, minik bir kasabada Pelin adında neşeli bir kız yaşardı. Pelin, mavi kurdeleli sarı saçları ve kocaman kahverengi gözleriyle her zaman meraklıydı. En çok da okuluna gitmeyi severdi! Çünkü okulda en yakın arkadaşları ve sevgi dolu öğretmeni Ayşe Hanım vardı.
Bir sabah, Pelin uyanıp penceresinden dışarı baktığında kocaman bir sürprizle karşılaştı. Okul binası her zamankinden farklı görünüyordu! Pencereler kalp şeklinde olmuş, kapılar gökkuşağı renklerine bürünmüştü. “Bu nasıl olabilir?” diye düşündü Pelin. Merak içinde hızla kahvaltısını yapıp annesiyle birlikte okula doğru yola çıktı.
Okula vardığında, bahçedeki oyuncakların konuştuğunu duydu! Salıncak, “Günaydın Pelin! Bugün harika bir gün olacak!” dedi. Kaydırak ise kıkırdayarak, “Bugün okulda sihir var!” diye ekledi. Pelin şaşkın ama çok heyecanlıydı.
Sınıfa girdiğinde, arkadaşları da aynı şaşkınlığı yaşıyordu. Öğretmenleri Ayşe Hanım gülümseyerek, “Çocuklar, bugün sihirli bir okul günü olacak. Hep birlikte keşfetmeye hazır mısınız?” diye sordu. Tüm çocuklar coşkuyla “Evet!” diye bağırdılar.
İlk ders başladığında, kara tahta kendi kendine yazılar yazmaya başladı. “Merhaba çocuklar! Bugün eğlenceli bir maceraya çıkacağız!” yazıyordu. Herkes gözlerini kocaman açmış, heyecanla bekliyordu.
Sonra sıralar hareket etmeye başladı ve bir anda sınıf bir oyun parkına dönüştü! Pelin ve arkadaşları kaydıraklardan kaydı, top havuzunda zıpladı ve neşeyle kahkahalar attı. Ayşe Hanım, “Bugün dersleri oyunlarla öğreneceğiz!” dedi.
İlk olarak, harfleri öğrenmek için sihirli kitaplar açıldı. Kitaplardan rengârenk balonlar çıktı ve her bir balonda bir harf vardı. Pelin “A” harfini yakaladı, arkadaşı Ali “B” harfini tuttu. Herkes balonları uçurarak harfleri öğrendi.
Sonra, matematik dersinde sayıların şarkı söylediğini fark ettiler! “Bir, iki, üç! Hadi dans et sen de bizimle!” diye şarkılar söyleyen sayılar çocukları dans ettiriyordu. Pelin ve arkadaşları hem eğleniyor hem de rakamları öğreniyordu.
Öğle yemeği zamanı geldiğinde, okulun yemekhanesi bir masal diyarına dönüştü! Masalar çiçeklerle süslenmiş, sandalyeler minik hayvanlara benzemişti. Pelin ve arkadaşları masalarına oturduğunda, yemek tabakları onlara şarkılar söyleyerek selam verdi! Pelin, “Bu en eğlenceli öğle yemeği!” diyerek kahkahalar attı.
Teneffüste okul bahçesi bir macera parkına dönüştü. Pelin, gökyüzüne doğru uzanan bir kaydırağa çıktı ve bir bulutun üzerine indi! Arkadaşları da bulutlarda zıplayarak eğleniyordu. Sonra gökyüzünden minik yıldızlar düştü ve herkes bu yıldızları toplayarak dilek tuttu.
Son ders saati geldiğinde, öğretmenleri Ayşe Hanım, “Şimdi büyük bir sürpriz var!” dedi. Sınıfın ortasına kocaman bir sihirli kitap düştü. Kitap kendiliğinden açıldı ve içinden kocaman bir oyun bahçesi çıktı! Çocuklar oyunlar oynadı, ip atladı, saklambaç oynadı.
Gün sonunda, Pelin okuldan çıkarken birden bire okul eski haline döndü. Pencereler yine dikdörtgen oldu, kapılar eski rengine büründü. “Bugün gerçekten sihirli bir gündü!” dedi Pelin. Annesine sarıldı ve ona gün boyunca yaşadığı tüm maceraları anlattı.
O gece yatağına yattığında, gökyüzündeki yıldızlara baktı ve “Keşke her gün böyle sihirli olsa…” diye fısıldadı. Ve gözlerini kapatıp tatlı rüyalara daldı.
Kim bilir, belki yarın da okulda yeni bir macera onu bekliyordur!